top of page

Hakkında

"Bozkurtlar-Deli Sevda" Yapım Ekibinden Mektup Var

Sinema filmi çekmenin zorluğundan her açıklamamızda biraz bahsettik. Ülkücü film çekmek 10 kat daha zor ve yorucu. Öncelikle medya-basın âleminden direk dışlanıyorsunuz. Yatırımcı, destekçi veya destekleyici bulmanız imkânsız hale geliyor. Oyuncu bulmak, yasal izinleri almak, teknik destek vs. vs. vs. her şey normalden çok daha zor.
Bu tür siyasi filmler genel itibari ile bir yerden desteklenir. Eğer iktidara yakın bir iş yapıyorsanız devletin imkânları veya devlete iş yapan büyük şirketlerin desteği hep yanınızdadır. Yani iktidar yandaşıysanız bol imkânlarla film çeker hatta izleyici bulamazsanız toplu bilet alır gişe rakamlarını yüksek gösterirsiniz. Evet, bunu bile yapanlar oldu. Türk aile sistemine zararlı bir projeniz varsa AB'den hibeniz hazırdır. Bir de bölücüler var. Son yıllarda artık onların iş üretmeleri de kolaylaştı arkalarında 50 civarı belediyeleri ve dış bağlantıları her zaman destek olmaya hazır. Bir yıl içinde beşten fazla film çıkarmaları da bunun en büyük ispatı. Misal birini çekmek için belediyelerine, iş adamlarına ve Avrupa'da yaşayan sempatizanlarına DVD'de belgesel satıp 1.200.000 TL para topladıklarını biliyoruz. Bir nevi devir onların devri. Diyarbakır sanatta Rönesans’ını yaşıyor. Tabi bu rastlantı değil mevcut planın büyük bir parçası.
Şimdi direk aklımıza '-ee biz camia olarak daha büyük ve güçlüyüz, hem bizde bu konu daha yeni hatta ilk daha hassastır ve desteği ona katlarız' diyenler olabilir. Ne yazık ki yok öle bir şey. Hemen kiminle görüştüler ki diyenler olabilir, bir saniye durun ve aklınıza ilk gelen ismi düşünün. Evet, onunla da görüştük. Camiada görüşmediğimiz kimse kalmadı diyebiliriz. Muhterem genel başkanımız Sayın Devlet Bahçeli dışında herkes ile görüştük. Ne yazık ki, genel başkanımız ile 8 aydır bütün görüşme çabalarımız olumsuz sonuçlandı. Defalarca randevu aldık, defalarca Ankara’ya gittik ama ne yazık ki görüşemedik genel başkanımızla. Hani o mırıldanılan bir çember var, bizde o çemberi aşamayanlardanız galiba. Oysa genel başkanımızı eskiden beri tanıyanlar hep sanata, kültüre çok önem verdiğini, hocalık yaptığı dönemlerde çevresindeki gençleri bu alana yönlendirdiğini söylerler. Hatta yazın, çizin kötü olsun, siz yine de çabalayın yapa yapa düzelir dediğini anlatırlar. Evet, galiba sorun bizce de çember.
Sayın genel başkanımız dışında görüşmelerimiz iki yüzü bulmuştur. Ne yazık ki olumlu hiç bir şey olmadı. Ne yazık ki bizim camiamızda koltuk sahibi ağabeylerimiz, hani şu seçim zamanları omuzladığımız ağabeylerimiz sinema sanatını kavramış değiller. Sinemayı veya sanatı basit bir şey olarak görüyorlar. Onların hep daha önemli işleri var. Misal okyanus ötesinden bahsetmek gibi. Bundan bahsederken keşke okyanus ötesinin en önemli silahının ne olduğunu bilseler. Keşke sinema sanatının kitleler üzerindeki etkisini anlasalardı. Ama ne yazık ki habersizler. Bir zamanların en sağlam yazarlarını, düşünürlerini çıkaran bir hareketin onlarca yayın organı, yayın evi ve fikir adamı olan bir hareketin bugünkü sanatla sıkıntısını anlamak zor değil. Bütün sonuçları masaya yatırınca anlaşılıyor. Evet, iki yüze yakın görüşme birçoğu üç beş kez tekrarlanmış ve sıfır sonuç.
Neyse ki bizler destek alırız diye bu “deli sevda”ya kalkışmadık. Kendi imkânlarımızla bitirebileceğimize inandık. Bu yüzden eğer bir suçlu varsa o biziz. Bu yolda bütün imkânlarımızı varımızı yoğumuzu ortaya koyduk. İnandık. Gece gündüz çalıştık. Ama bir yerden sonra tıkandık kaldık. Yüz bin lirayı geçkin para harcadık. Projeyi bitirmek için. Yetmiş bin liraya yakın bir açığımız kaldı. Ne yazık ki aşamadık sorunları. Sinema ile ilgililer bahsettiğimiz rakamların ne kadar komik olduğunu bilirler. Çözemedik işte. Battık. Zaten çok çok varlığı olan adamlar değildik ve hepten bittik. Şimdi denecek ki neden anlattınız bütün her şeyi. Neden mi? Başından bu yana bütün ülkücü (Karabudun) kardeşlerimizin inanılmaz ilgisi ile karşılandık. Dirilişe, bütünleşmeye umut olduk. Gerçekleri anlatmaya talip olduk. Destek mesajları, dualar aldık. Hep sorular soruldu, merak edildi. Son zamanlar da bu sorgulama filmin ne zaman çıkacağı yönünde oldu. Cevap veremedik. İnsanlar haklı olarak merak etti ve sordu. Cevap veremedik. Sona doğru yaklaşırken yaşadığımız şeyleri, hissettiklerimizi paylaşmak istedik. Bu duruma açıklık getirmezsek bizden sonra bu yola çıkacak olanların önünü tıkamış olacağımıza inanıyoruz. Allahın izni ile önümüzdeki günlerde senaryomuzu ve kimlerle ne görüştüğümüzü sitemizde paylaşacağız. Muhtemelen filmden daha fazla olay olacaktır.
Sonuç olarak;
- Son ümit ile muhterem genel başkanımıza durumu anlatan bir mektup yazdık ve özel kalemine ulaşması için postaya verdik (taahhütlü). Hayalimiz ve dualarımız mektubumuzun eline geçmesi ve gerekeni yapması yönünde. Artık kısmet deyip haber bekliyoruz.
-Ne yazık ki ekibimiz umudunu yitirmiş durumda, bu hafta itibari ile dağıldı. Zeynel korkmaz Hoca’mız koordinesinde üç kişiydik projeyi yöneten. En gencimiz Ertunga, Antalya’da otel de çalışmaya başladı bile. Bir ayda 6 defa İstanbul’a, 8 defa Ankara’ya giden, iki ayın sadece 4 gününü evde geçiren Gürkan kardeşimiz, işyerini kapatıp başka bir yerde çalışmaya başladı. Ne yazık ki. Bir diğerimiz de evde oturup iş ilanlarını takip ediyor. Bir yandan son raporları yazıyor, görüşme notlarını gözden geçiriyor. Ekibimizden geri kalan arkadaşlar ise zaten işine gücüne döndü artık. Yani bu projeye başlamadan önce iş güç sahibi kişilerdik. Devlet kurumlarına ve özel sektöre yapım alanında hizmet veriyorduk. Ama ne yazık ki sinema sanatı dünyanın en pahalı sanatı. Birde fişlenme eklenince. Bitiriyor her şeyi. Tabi hemen umutsuzluğa düşmemek lazım, eğer bir gün mucize bir haber gelirse toplanmamızın 24 saati geçmeyeceğini düşünüyoruz. Elimizde yüzde 60 çekilmiş bir film projesi, kaybedilmiş umutlar. Bu yolda harcanmış binlerce lira, Zeynel Hoca’mızın eşinin annesinden kalma satılan arazisi, kendi özel aracı ve ekibin diğer üç üyesinin borçları var. Helal olsun, olsa daha fazlasını da feda etmeye hazırız. İçimizde en ufak pişmanlık yok. Allahın izni ile kendimizi toparlarsak bir gün yine devam edeceğiz deli sevdamıza.
Cümleleri noktalarken sizden bir isteğimiz olacak, sinema sektöründe bizdenmiş gibi görünüp, bizi anlattığını söyleyen adamlar var. İktidarın desteği ile hareket etmektedirler. Önümüzdeki günler de 1980 dönemini anlatan ülkücü film haberleri görebilirsiniz. Şöyle durup bir göz atın yönetmeni kimdir? Yapımcısı kimdir? Daha önce hangi işleri yapmış? Hangi kanallara iş üretmiş? Kimlerden destek alıyor? Bir bakın projeye. Ve filme ona göre yaklaşın ona göre davranın. Mevcut dizilerin büyük çoğunluğu misyon dizileridir. Bunu unutmamak lazım. Misal bazı yapımların sadece adında kurt geçiyor diye izlemeyin, kime neye hizmet ettikleri apaçık ortada.
Bozkurtlar filmini çekme sürecinde hep yanımızda olan herkesten Allah razı olsun. Kusurumuza bakmayın sizlerin desteğini umutlarını boş çıkarmak istemezdik.
Bozkurtların destanını film yapmak, ülkücü sinema anlayışını oluşturmak ve harekete geçirmek için çıktığımız bu yolda bizlere destek olan haberiniz.com ve ülkücü internet sitelerine. Yeniçağ gazetesine. Bir sonuç elde edemese de, çabalayan emek veren Ümit Özdağ Hoca’mıza. Ümit Hoca’mız gece gündüz bütün aramalarımızda cevap vermiştir; konunun önemine vakıf, ender kişilerdendir. Bu bile ona saygı ve sevgi duymamız için yeterli. Müzik alanında her an desteğe hazır olduğunu söyleyen Ahmet Şafak, Hasan Sağındık ve Ozan Arif üstatlarımıza. Manevi olarak her zaman yanımızda olan Yılma Durak ve Yusuf Ziya Arpaçık abilerimize. Dualarını eksik etmeyen, her Ankara ziyaretimizde kapısını açan, güzel yemeklerinden ikram eden rahmetli şehidimiz Dursun Önkuzu’nun kardeşi Kadriye Önkuzu ablamıza. Bizim ile birlikte çabalayan Ahmet Yılmaz kardeşimize ve destek olan herkese sonsuz teşekkür ederiz. Allah yar ve yardımcımız olsun. İsmini unuttuğumuz arkadaşlarımız affetsin.
Zeynel Hoca’mızın her zaman dediği gibi bu “deli sevda” yalnız bir film çekme sevdası değildi! Ülkücü hareketin sanatta yeniden var olma, ülkücünün gerçeklerini Türk gencine anlatma sevdasıydı. Bir diriliş sevdasıydı. Dizilerde çizilen ülkücü tiplemesine ve sağdan sanatçı çıkmaz zihniyetine cevap verme sevdasıydı.
Tanrı Türkü Korusun ve Yüceltsin!
 Allaha emanet.

bottom of page